Necib Mahfuz, Cebelavi sokağı’nın Çocukları

Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı.

Yayınevi : Kırmızıkedi. İlk basım:1959, Sayfa sayısı:446

NECİB MAHFUZ (1911-2006)

20. yüzyılın en önemli Arap yazarlarından biri olan Necip Mahfuz,1911 yılında Kahire'de doğdu. Mahfuz, 1988 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan ilk Arap yazar olarak tarihe geçti. Ortadoğu’nun Balzac’ı olarak tanınan yazar, Kahire Üniversitesin de Felsefe eğitimi almıştır. 1989 da hakkında ölüm fetvası çıkarılmış, suikaste uğramış, sağ tarafında sinir zedelenmesi nedeniyle yazmakta güçlük yaşamıştır.

Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat'a, İsrail ile yaptığı barış antlaşmasında vermiş olduğu destekten dolayı pek çok Arap ülkesinde kitapları yasaklanmıştır. 1988 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanmasının ardından bu yasaklar kalkmıştır.

Epilepsi hastası olan yazarımız için hayatta en önemli şeyin kendisi için;okumak, yazmak ve yürümek olduğunu belirtmiştir.

Eserlerinde genellikle Mısır toplumunun sosyal, politik ve kültürel dinamiklerini ele alan Mahfuz, gerçekçi ve sembolik anlatım tarzıyla tanınır. En ünlü eserleri arasında Kahire Üçlemesi, Midak Sokağı, Harafiş destanı, Hırsız ve Köpekler , Nil’in Üç Çocuğu , Dilenci , Hırsız ve Köpekler bulunur.

70 yıllık kariyeri boyunca 34 roman, 350 küsur kısa hikâye yayımlamış ve birçok kitabı Arap filmlerine konu olmuştur,


(Aynı adla uyarlanan Kaynak kafe filmi)

Bariş Manço’nun 1988 yılında El-Ahram gazetesinde yazarımız ile röportajını YouTube da izleyebilirsiniz.

Başkent Kahire'nin El-Ezher bölgesinde çocukluğunun geçtiği ve çocukken sık sık gittiği , Muhammed Ebu Deheb Tekkesi, vefatından 13 yıl sonra "Necib Mahfuz Müzesi" olarak açılmıştır.

95 yaşında düşerek kafasından yaralanmış ve bir ay sonra da vefat etmiş, devlet töreni ile uğurlanmıştır.

Cebelavi Sokağı'nın Çocukları;

"Orası büyükbabamıza ait, bizler onun çocuklarıyız , onun mallarında hakkımız var. Neden açız peki? Bunu hak etmek için ne yaptık?" der. Sonra da sokağımızın ileri gelenlerinden Edhem ile Cebel'in, Rıfat ile Kasım’ın  hikâyelerini anlatır, hayatlarını aktarır.” önsözle romandaki karekterleri tanıtır okura.

Yazar’ın anlatımı o kadar canlıdır ki bir anda kendinizi Kahire’de Cebelavi sokağındaki bir evde, camdan izler gibi okursunuz. Yazar, Cebelavi ailesinin hikayesi üzerinden, toplumun sürekli değişen değerlerini, inançlarını ve çatışmalarını ustalıkla anlatır.

Unutkanlık sokağımızın vebası gibidir.” 

Roman, genel olarak dinler tarihi ve insanlığın varoluşu üzerine bir alegori olarak yorumlanır.

(Ressam: Jean Leon Gerome , Kahirede Kahve)

Cebelavi’yi yaratıcıyı temsil eden bir figür gibi anlatılıyor. Konak cenneti andırır, Cebelavi’nin yaşadığı bu konak, Mukattam Çölü‘ndeki çorak arazide yeşiller içinde , yüksek duvarların ardına inşa edilmiş harika güzellikler içinde insanı büyüleyen bir yer olarak tasvir edilir. Cebelavi'nin oğulları arasındaki rekabet ve anlaşmazlıklar, insanlığın ilk günahından kaynaklanan sorunları simgeler.

İdris ve Edhem ise Kabil ve Habil'in Sembolleri gibi anlatılıyor.

İdris, hırslı ve kıskanç yapısıyla Kabil'i, Edhem ise daha uysal ve dürüst yapısıyla Habil'i temsil eder. İkisi arasındaki çekişme, dinler tarihindeki ilk cinayeti ve kardeşler arasındaki rekabeti simgeler.

( Ressam:Peter Paul Rubens. Habil'i öldüren Kabil)

Cebelavi'nin Torunları olan, Cebel, Rıfat ve Kasım ise sırasıyla Musa, İsa ve Muhammed peygamberleri temsil eder. Her biri, kendi döneminde toplumu düzeltmeye ve insanlara doğru yolu göstermeye çalışır ama onların çabaları da insanlığın sürekli aynı hataları yapmasıyla sonuçsuz kalır.

Romanın geçtiği sokak, dünyayı temsil eden bir mekan olarak yorumlanır. Sokaktaki insanlar, farklı inançlara, değerlere ve yaşam tarzlarına sahip olan toplumları simgeler. Sokakta yaşanan çatışmalar, adaletsizlikler ve yozlaşma, dünyanın ve insanlığın sorunlarını ve yaşadığı zorluklarını yansıtır.

“Sadece çete liderleri rahat ve lüks içinde yaşıyordu; üzerlerinde ağaları, onların da üzerinde vekilharç vardı; hepsinin altında da ezilen halk oluyordu.”

Sonuç olarak, Cebelavi Sokağı'nın Çocukları, karmaşık bir alegori aracılığıyla insanlığın ve toplumların temel sorunlarına dair evrensel bir mesaj sunar. Roman, insanlığın sürekli tekrar eden hatalarını, iyilik ve kötülük arasındaki mücadeleyi ve adaletin zorluğunu gözler önüne serer. Aynı zamanda, insanın özgür iradesi, sorumluluğu ve seçimlerinin sonuçları üzerine de düşündürür.

Ama şunu da belirtmek isteri ki, bu kitabı hak ettiği şekliyle okumak ve benzetmeleri anlamak için biraz dinler tarihini bilmek gerekir.

Kitabın son sayfadında ki, yazarın umut dolu bitiriş cümlesi ile biz de kapanışı yapalım ;

Gecenin ardından gün nasıl doğuyorsa adaletsizlik de bir gün son bulacaktır. Zorbalığın ölümünü de göreceğiz, ışığın ve mucizelerin doğuşunu da."

Keyifli okumalar,

Olcay Daş Uğur

Şubat, 2025

https://www.instagram.com/olcayla_okuyorum?igsh=eXlmYTU0Nnl6YWph&utm_source=qr

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Annie Ernaux, Seneler

Julian Barnes , Bir Son Duygusu, ( (The Sense of an Ending)